SAM tarafından “Filistin-İsrail Çatışması ve Garantörlük Modeli” konulu panel düzenlendi (2)
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Garantör sisteminin uygulandığı zaman ve alanlarda devlet veya devletlerin kısmi statüsünün, bazen de azınlık haklarının başka devlet veya devletler tarafından korunmasının gündeme gelebileceğini belirten Dr. Yücel Acer, “Bazen iki veya daha fazla devlet arasındaki ateşkes veya barış anlaşmasını korumak için gerekli olabilir.” söz konusu.
“Filistin-İsrail Çatışması ve Garantörlük Modeli” başlıklı panel, Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) tarafından Dışişleri Bakanlığı Arşiv binasında düzenlendi.
Dışişleri Bakanı Başdanışmanı ve SAM Lideri Dr. Nuh Yılmaz, KKTC Cumhurbaşkanlığı Özel Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yücel Acer, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nden Prof. Muhittin Ataman, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Şahin Eray Kırdım ve davetliler katıldı.
Prof. Dr. Acer, konuşmasında garantör sisteminin uluslararası hukuk ve uluslararası ilişkilerdeki önemine değinerek, “Uluslararası hukuk yalnızca devletlerin sorumluluk ve haklarını düzenler ve uluslararası hukuk kuralları devlet tarafından oluşturulup uygulanır. kendileri belirtiyor.” söz konusu.
Uluslararası hukukta hâlâ etkili bir yaptırım sisteminin bulunmadığını belirten Acer, “Sanırım şu ana kadar sadece (Birleşmiş Milletler) Güvenlik Konseyi’ni kurmayı başardık. Bu da bir başarı ama bildiğiniz gibi bunu daha önce görmedik.” pratikte işe yarıyor.” İfadelerini kullandı.
Rusya-Ukrayna savaşı sırasında Güvenlik Konseyi’nin savaşı durdurmak için harekete geçmediğini vurgulayan Acer, 26 Ekim’de Kurul’da tartışılan İsrail-Filistin karar tasarılarının ABD ve Rusya tarafından karşılıklı olarak reddedildiğini hatırlattı.
Acer şöyle devam etti:
“Garantör sistemi dediğimizde, bir başka devletin ya da devletlerin bir konuya olası iki sebepten dolayı müdahale etmesinden bahsediyoruz. Bunlardan birincisi mevcut durumu korumak. Diğeri ise devletlerin müdahale ederek gerekli süreci başlatmak ve desteklemek. Mevcut uluslararası anlaşmazlıkları veya sorunları çözün.”
Garantör sisteminin uygulanma zamanlarına ve alanlarına değinen Acer, devlet veya eyaletlerin kısmi statüsünün, bazen de azınlık haklarının başka devlet veya devletler tarafından korunmasının söz konusu olabileceğini belirtti.
“Bazen iki veya daha fazla devlet arasındaki ateşkes veya barış anlaşmasını korumak gerekli olabilir.” Acer, garantör sisteminin devletler arasında var olan anlaşmazlıkları çözmeyi amaçladığını, bu sistemin savaşın bir süreliğine durdurulmasını ve anlaşmazlıkların çözümü için tartışma ortamı yaratılmasını mümkün kıldığını kaydetti.
Acer, garantör sisteminin savaşlar sonrasında yapılan barış anlaşmalarını garanti altına almak için kullanıldığını söyledi.
Ukrayna-Rusya savaşı sırasında Türkiye ve Birleşmiş Milletler garantörlüğünde imzalanan Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması’nın son dönemdeki garantörlük sistemine güzel bir örnek olduğunu hatırlatan Acer, “Ukrayna’nın başarısını küçümsememeliyiz. Çünkü Ukrayna’dan dünyaya 30 milyon tondan fazla gıda ulaştırılabilir. Bu sadece Türkiye’nin sorumluluğundadır.” “Bu, başta mayınlar olmak üzere, bu gemilerin her türlü tehlikeden korunmasına çalışılmasıyla mümkün oldu. Bu da ancak Türkiye’nin başarılı bir anlaşma olacağına dair verdiği garanti sayesinde mümkün oldu. Maalesef anlaşma şu anda yürümüyor. ancak garantörler hala anlaşmayı başlatmak için çalışıyor.” değerlendirmesini yaptı.
“Çatışmayı sonlandırmalıyız”
KKTC Cumhurbaşkanlığı Özel Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Işıksal da İsrail-Filistin çatışmasındaki mevcut durumun her iki taraf için de kabul edilebilir olmadığına dikkat çekerek, “Öncelikle çatışmayı sonlandırmalıyız çünkü şiddet yalnızca yeni şiddeti körükler. Bu da tehlikeli bir şiddet sarmalına yol açacaktır.” söz konusu.
Filistin’in Arap Birliği ve G77 gibi uluslararası kuruluşlara üye olduğuna işaret eden Işıksal, Filistin Devleti’nin her ülkeyle garanti anlaşması imzalama ehliyetine ve hakkına sahip olduğunu ifade etti.
Garantör devletlerin güçlü, kararlı, yetenekli ve caydırıcı olması gerektiğini vurgulayan Işıksal, Türkiye’nin kültürel, tarihi ve dini bağları nedeniyle Filistin garantörü için uygun bir aday olduğunu söyledi.
Garantör anlaşmalarında üç ilkenin önemli olduğunu belirten Işıksal, bunların ancak garantör ülkenin isteği doğrultusunda müdahale edildiğini, taraflardan hiçbirinin göz ardı edilmemesi gerektiğini, bir tarafın güvenliğinin diğer tarafın güvenliğini tehdit etmemesi gerektiğini kaydetti.
“Kalıcı çözüm için garantörlerin 10 yıl bölgede kalması gerekiyor”
Işıksal, İsrail-Filistin çatışmasının çözümü için potansiyel garantörlerin gecikmeksizin bir araya gelmesi gerektiğine dikkat çekerek, daha sonra Filistin ve İsrailli tarafların katılımıyla garantör modelinin tartışılabileceğini belirtti.
Dört partili garanti modeline değinen Işıksal, tarafların dışişleri bakanlarının bir komite kurarak konuyu görüşebileceklerini belirtti.
Işıksal, her iki tarafın da anlaşmaya vararak bunu Türkiye’nin önerdiği garantör modeline göre uygulaması gerektiğini vurgulayarak, İsrail ve Filistin için birer garantör bulunmasının planlandığını belirtti.
Modele göre Türk ordusunun sadece Filistin’de görev yapması gerektiğini kaydeden Işıksal, diğer garantörün ise sadece İsrail’de bulunması gerektiğini ifade etti.
Işıksal, “Kalıcı çözüm için garantörlerin en az 10 yıl bölgede kalması gerekiyor.” Barış ve siyasi istikrarın ancak askeri garantiyle mümkün olduğunun altını çizdi.
Ataman, Hamas’ın Filistin davasını akıllara getirme konusunda başarılı olduğunu belirterek, dünyadaki Müslümanların bu meseleyi “sorun değil, dava” olarak gördüğünü ifade etti.
Hamas’ın saldırısının İsrail’in dokunulmazlığı masalını çürüttüğünü belirten Ataman, İsrail’in caydırıcılığının zedelendiği değerlendirmesini yaptı.
Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nden Prof. Dr. Muhittin Ataman da bölgede barış ve istikrar için zorlayıcı diplomatik tedbirlerin uygulanmasının gerekliliğine vurgu yaparak, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın önerdiği garantörlük modelinin tek somut teklif olduğunu söyledi.
Filistinli partilerin kendi aralarında bölünmüş olsalar da siyasi ve diplomatik çözüme hazır olduklarını belirten Ataman, Batı’nın koşulsuz desteğine sahip İsrail tarafını ikna etmenin zorluğuna dikkat çekti.
bölgesel koalisyon
Garantörlük sisteminin hukuki bir temele kavuşturulması gerektiğine ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin işlevsizliğine dikkat çeken Ataman, BM Genel Konseyi veya İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) gibi alternatiflerle çözüme ulaşmanın daha kolay olacağını ifade etti. ).
Bölgesel koalisyonun kurulması gerektiğini ancak bunu Türkiye’nin tek başına başaramayacağını kaydeden Ataman, Ürdün, Mısır ve Suudi Arabistan gibi bölge ülkelerinin de bu girişimin parçası olması gerektiğini ifade etti.
Ataman, Arap ülkelerinin caydırıcılığını artırmasının önemine dikkat çekerek, İspanya ve İtalya gibi Avrupa ülkelerinin de çözüme katkı sağlayabileceğini söyledi.
“Müzakerelerde iç siyasi koşullar gibi üçüncü tarafın rolü, desteği ve yardımı çok önemlidir.”
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Şahin Eray Kırdım da uluslararası müzakerelerde “doğru anın” çok önemli olduğunu belirtti.
Kırdım, çatışan tarafların çıkmaza girince alternatif politika veya çıkış yolu aramaya başladıklarını belirtti.
İsrail ile Filistin’in müzakerelere girmek isteyip istemeyecekleri konusunda bazı sorunların bulunduğunu, Filistinlilerin can ve mal kaybı yaşadığını, yerlerinden edilmeye maruz kaldıklarını hatırlatan Kırdım, İsrail tarafının müzakerelere başlama konusunda pek istekli olmadığını, hükümetin bu konuda anlaşmaya vardığını ifade etti. İsrail’in değişmesi gerektiğini ve Binyamin Netanyahu yönetiminin müzakereleri başlatmayacağını söyledi. .
Kırdım, şunu not ettim:
“Müzakerelerde üçüncü tarafın rolü, desteği ve yardımı çok önemli, iç siyasi koşullar da öyle. Bu nedenle İsrail tarafının takip edilmesi, motive edilmesi ve müzakere masasına oturması için baskı yapılması gerekiyor.”
(Bitti)